|
|
|
|
Şeyh Said İsyanı ve Gerçekler... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihin Ak(!) Sayfalarında Gezinen Gizemli bir Kahraman(!) : Şeyh Said…
Ve Ulusal Sorun üzerine…
Türk milliyetçiliğine karşı Kürt milliyetçiliğinin de neredeyse başa baş olduğunun ve güçlendiğinin herkes farkındadır sanırım…
Kimileri buna “ezilmiş halk milliyetçiliği” adını verse de biz sosyalistler için bütün milliyetçilikler aynı kategoride yer alır…
O halde, bize düşen görevlerden biri de milliyetçiliğe ve gericiliğe karşı daha kararlı ve kesin mücadele etmektir…
Aşağıda adı verilen Kürt “Lider”(!) ler ve son sözleri, bir çok Kürt ve Kürtçü forumda yayınlanarak, “şanlı” bir tarihe sahip olmak ayrıcalığının sadece Türklere ait olmadığı, Kürtlerin de böyle bir “şanlı” tarihe sahip olduğu vurgulanmak isteniyor… Neden acaba?
Tarihi çarpıtanların hakkından yine Tarih gelecektir…
//******************************************************************************
ÎDAM EDİLEN ÖNEMLİ KÜRT LİDERLERİNİN SON SÖZLERI
ŞEYH SAİD: Dünya yaşantımın sonu geldi. Ulusum için kurban edildiğimden dolayı pişmanlık duymuyorum. Yeter ki torunlarımız bizi düşmanlarımızın önünde mahcup bırakmasınlar.
HINISLI XALİD CİBRİ BEY: Karşınızda yalnız değilim. Arkamda İran, Mezapotamya ve Türkiye'de muazzam bir Kürt ulusu bulunmaktadır. Bugün beni asıyorsunuz, fakat hiç şüphemiz yoktur ki yarın torunlarımız de sizleri yok edeceklerdir.
ŞEYH ABDÜLKADİR(SENATÖR): Zaten sizler yakma ve yıkma konusunda büyük bir şöhrete sahipsiniz. Burasını da Kerbela'ya çevirdiniz. Şunu biliniz ki dehşet ve insafsızca sömürü ile şan ve şeref kazanılmaz. Yok olsun Türkler!...
YUSUF ZİYA BEY(Bitlis Milletvekili): Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeydim. Şükür Allah'a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz. Verdiğiniz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır.
DOKTOR FUAD BEY (Diyarbekir'li): Vatanım için yiğitçe kurban olmayı daima düşünürdüm. Şüphesiz ki asılmakta olduğumuz bu toprağa bağımsızlık bayrağı dikilecektir.
AVUKAT TEVFİK BEY (Diyarbekir'li): Cesedimi bütün dünyaya gesteriniz ve herkes bilsin ki kişisel haklar için değil, ulusal haklar için savaşıyorum. Yaşasın Kürdistan!...
KOÇZADE ALİ RIZA BEY (Bitlis'li): Elimdeki silahı ulusuma karşı kullanmayıp düşmanımız Türk'e karşı yöneltmiş olduğumdan dolayı mutluyum. İşte şimdi hayatımı Kürtlük için kurban ediyorum.
ŞAİR MOLLA ABDURRAHMAN (Siirt): Sefiller!... Sizi ayağımızın altında çok alçak ve küçük görüyorum. Biliniz ki Kürt bir ağaç değildir, ölür fakat eğilmez!..
HANİZADE ŞAİR KEMAL FEVZİ (Bitlis'li): Cennet Kürdistan bizimdir. Ev sahibi biziz ve kim ne derse desin biz yine içeri gireceğiz, buna hiç bir güç engel olamaz, çünkü O bizimdir....
*Kaynak: Garu Sasunî, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. yüzyıldan Günümüze Ermeni-Kürt İlişkileri.
Şeyh Said : "Dünya yaşantımın sonu geldi. Ulusum için kurban edildiğimden dolayı pişmanlık duymuyorum. Yeterki torunlarımız bizi düşmanlarımızın önünde mahcup bırakmasınlar."
Hınıslı Halid Cebri: "Karşınızda yalnız değilim. Arkamda İran,Mezopotamya ve Türkiye’de muazzam bir Kürt ulusu bulunmaktadır. Bugün beni asıyorsunuz,fakat hiç şüphemiz yoktur ki yarın torunlarımız da sizleri yok edeceklerdir."
Şeyh Abdülkadir(Senatör): "Zaten sizler yakma ve harabetme konusunda büyük bir şöhrete sahipsiniz. Burasını da Kerbela'ya çevirdiniz.Şunu biliniz ki, dehşet ve insafsızca sömürü ile şan ve şeref kazanılmaz.
Yusuf Ziya (Bitlis milletvekili): "Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeydim.Şükür Allaha ki, bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz. Verdiğiniz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır."
Doktor Fuat :"Vatanım için yiğitçe kurban olmayı daima düşünürdüm. Şüphesizki asılmakta olduğumuz bu toprağa bağımsızlık bayrağı dikilecektir."
Seyit Rıza : "75 yaşındayım,şehit oluyorum. Kürdistan şehitlerine karışıyorum. Dersim mağlup oluyor,fakat Kürtlük ve Kürdistan yaşayacaktır,Kürt genci intikam alacaktır,kahrolsun zalimler ! Kahrolsun kahpe ve yalancılar."
//******************************************************************************
Tarihi çarpıtanlara yine tarihle cevap vereceğiz…
Özellikle Kürt ağırlıklı sitelerde Şeyh Said gibi gericiler, yalan ve yanlış bilgilerle “kahraman” olarak lanse edilmeye çalışılıyor… Şeyh Said’in 1920 li yıllarda çıkardığı gerici ayaklanma, ulusal bir hareket ve isyanmış gibi gösterilerek Kürt milliyetçiliğinin sayfalarına eklenmeye çalışılıyor… Tarih çarpıtılarak, bu ayaklanmanın Kürtlerin başlattığı ilk isyan olarak lanse edilerek özel bir kategoriye oturtulmaya çalışılıyor…
Oysa ki biz çok iyi biliyoruz ki bu ayaklanma bir “isyan” değildir… Gerici bir “irtica” hareketidir… Ve bu ayaklanmanın daha öncesinde Kürtlerin “Koçgiri” isyanını çıkarttığını biliyoruz… Yani bu ayaklanmanın, “ilk” olmakla da “isyan” olmakla da bir ilgisi yoktur…
Kimi Kürt milliyetçileri de Şeyh Saidin “gerici” düşüncelerini saklayıp, yalan bilgilerle “milliyetçilik” yönünü ortaya çıkarmaya çalışıyor… Böylece, Şeyh Said’in bir “ulusal hareket” yaptığı yalanı inandırılmaya çalışılıyor…
Şeyh Said'in son söylediği sözler "Şu anda fani hayata veda etmek üzereyim. Halkım için feda olduğuma pişman değilim. Yeter ki torunlarım düşmanlarıma karşı beni mahcup etmesinler." olarak aktarılıyor… Oysa ki Şeyh Said'in, içeriği “şoven” kokan bu sözleri sarfettiği hiçbir kaynakta yer almıyor… Kürtlerin kendi kaynak(!)ları hariç...
Aksine Şeyh Said'in idam kararından sonra “Hükümetin Vicdanına Güveniyorum”Kürt-İslam Ayaklanması (Uğur MUMCU) diyerek aslında bir teslimiyetçi olduğunu harkırdığını anlıyoruz…
Aynı kişi, hem “hükümetin vicdanına güveniyorum” hem de “halkım için feda oluyorum” diyebilir mi?
Oysa ki en çok bilinen kaynaklarda Şeyh Said'in can vermeden önceki son halleri hiç de iç açıcı gözükmemekte… Şeyh Said'i “kahraman” yapan sahte sözler bir anda toz bulutu gibi dağılmakta…
İşte Şeyh saidin son halleri…
Diyarbakır valisi Mithat bey Şeyh Sait’e sordu.
“Türklerin en büyük düşmanı kimdir?“
Şeyh Sait cevap verdi.
“İngilizler“.
Mürsel Paşa ise “Din kalktı diyorsun. Namazını kılmıyor muydun, camilerden ezan okunmuyor muydu.” diye sordu.
Şeyh Sait
“Fena yaptık. Bundan sonra iyi olur inşallah. “ diyebildi.
İdam sırası Şeyh Sait’e gelmişti. Gömleği giydirdiler. Sesini çıkarmadı. Kabullenmiş bir hali vardı.
Ve...İdam edildi...
İdamdan sonra bir kadın bağırdı.
“ Hani, alçağın kerameti? İpi bile kopmadı.”
(İdam öncesinde civarda bir efsane dillendirilmiş, efsane(!) ye göre Şeyh Sait asılırken zerzele olacakmış... Zaten feodal bir toplumun yaşadığı bir çevreden başka türlü bir efsane(!) de beklenemezdi)...
28 Haziran’ı 29 Haziran’a bağlayan gece Şeyh Sait idam edildi. Böylelikle hem Diyarbakır’ın hem de Türkiye’nin üzerine yeni bir gün doğmuştu. Gericiliğin başı ezilmişti.…
Kaynak: Şeyh Sait ve İsyanı (Metin TOKER )
O halde, bizler halkların kardeşliğini savunanlar olarak Kürt Halkının milliyetçilik ve gericilik düşüncesi içinde boğulmasına izin vermemeliyiz…
Şeyh Said hakkında bu yazıları yazanların bir de gerçekte devrimci bir mücadele veren Seyit Rıza hakkında yazdıklarına bakalım…
Seyit Rıza : "75 yaşındayım,şehit oluyorum. Kürdistan şehitlerine karışıyorum. Dersim mağlup oluyor,fakat Kürtlük ve Kürdistan yaşayacaktır,Kürt genci intikam alacaktır,kahrolsun zalimler ! Kahrolsun kahpe ve yalancılar."
Bu ırkçı ve şoven söylemler Seyit Rıza’ya ait olabilir mi? Hiç sanmıyorum...
1925 Şeyh Said İsyanının iki Yönü:
1. Gericilik:
“Bizleri ve Türk Hükümetini birbirine bağlayan sadece din kalmıştı, Hükümet dini de kaldırdı ve artık bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey kalmadı.”
Bu sözlerden iki anlam çıkarılabilir: Daha doğrusu bu sözlerden Şeyh Saidin isyan etme gerekçelerinden 2 tanesini çıkarabiliriz…
1. Şeyh Said’e göre, Osmanlının yıkılmasıyla ve emperyalizme ve feodalizme karşı kazanılan “burjuva” zaferi, iki ulusun daha önce “koparılan” bağlarla beraber “Din” bağı da koparılarak iki ulus “bağsız” bırakılmak istenmektedir…
2. Kürt Halkının “mutlu” olabilmesinin tek yolu vardır o da dine dayalı br devlet çatısı altında olmalarıdır…
Bir de Şeyh Said hazretlerinin idamından önceki son sorgusunda kendisine sorulan “Niçin Ayaklandınız” sorusuna verdiği “mukaddes” cevaba bir bakalım…
"Dîn hükümleri zayıflamıştı. Gereğini yapmak istiyordum. Yüce Şeriât’ın hükümlerini uygulamayan bir hükûmete karşı ayaklanmak vâcîbdir. Bu, bizim fıqhkitâblarımızda yazar. Biz de bunu için qıyâm ettik ve hükûmete biraz olsun, Şeriât mes’elesini anlatmak istedik. Şeriât’ı uygulamalarını teklif edecektik. Allâh’ın takdîri doğrultusunda bu iş gelişti. Şer’ân vâcîb olduğu için bu qıyâma katıldık."
Bu sözler bana Faşist Kenan Evren’in, faşist ordunun ülke yönetimine el koyduğu 12 Eylülde TV den yaptığı ve “Ordunun neden yönetime el koyduğunu ve haklılığını anlattığı” o meşhur konuşmasını hatırlattı… Ne diyordu K.Evren: Atatürk İlkeleri zayıflatıldı, Atatürk İlkelerine Yeniden İşlevlik Kazandırılmalıdır…. Peki Şeyh Said yukarıdaki savunmasında ne diyor? Şeriat hükümleri zayıflatıldı, Şeriata yeniden işlevlik kazandırılmalıdır… Benzerlik ne hoş değil mi?
Yine Şeyh Said yapılan sorgusunda “Medreseler kapatıldı. Din ve vakıflar bakanlığı kaldırıldı ve din mektepleri Milli Eğitime bağlandı. Gazetelerde de birtakım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, peygamberlerimize dil uzatmaya cüret ediyorlar. Ben bugün elimden gelse, bizzat döğüşmeye başlar ve dinin yükselmesine gayret ederim” demiştir…
Ve son olarak Şeyh Saidin idam kararından sonra sarfettiği konuşmasında “Hükümetin Vicdanına Güveniyorum” diyerek aslında bir isyancı bile olmadığını ve gerektiğinde(yani zora geldiğinde) teslim bayrağını çekmeye hazır olduğunu göstermiştir…
NOT: “Hükümetin Vicdanına Güveniyorum” sözlerine Uğur Mumucu’nun “Şeyh Said İsyanı” araştırmasında rastladım…
Gerici bir kişilik olan Şeyh Saidin 1925 yılında çıkarmış olduğu ayaklanmanın, bazı kişilerin iddia ettiği gibi “Kürt Halkının kurtuluş mücadelelerinden biridir” sözüne katılmamız söz konusu olamaz… Çünkü bu “isyan", “Halkların kurtuluş mücadelesi” açısından da, “Devrimci Mücadele” açısından da, tarihin sayfalarına “kara bir leke” olarak adını yazdırmaktan ötede bir anlam ifade etmemiştir…
Bu anlamda akıllara şöyle bir soru gelir:
Şeyh Said öncesi patlak veren “Koçgiri” isyanı ve Şeyh Said sonrası patlak veren “Ağrı” isyanı (Dersim isyanı da denir) bu gerici isyanla eşdeğer tutulabilir mi?
2. Ulusalcılık:
Şimdi gelelim bu “isyan”nın ulusal boyutuna… Bilindiği gibi bu ayaklanma daha çok “Şeriat Hareketi” ya da “İrtica Hareketi” olarak bilinmekle beraber, ayrıca bir de “Kürt Hareketi” olmasını da göz ardı etmemek gerekiyor… Ne de olsa ortada, kurulmak istenen bir “Kürt Devleti” var…
O zaman bu ayaklanmanın bir de ulusal boyutuna bakmak gerekiyor…
Şimdi bu çıkan tabloya daha genel bir perspektiften bakalım… Şeyh Saidin söylemlerine ve savunmalarına baktığımızda, sürekli olarak Din,İslam ve Şeriat denilen 3 kelimeden bahsetmektedir… Bu durumda şunu anlıyoruz ki Şeyh Saidin çıkarmış olduğu isyanın en çok dikkati çeken tarafının “DİN” olduğunu yani daha açık ifade etmek gerekirse “şeriata dayalı bir devlet” kurma isteği olduğunu ya da daha kısa bir süre önce yıkılan “şeriat devleti”nin geri gelmesini istediğini anlıyoruz… Peki Şeyh Said bu “mukaddes” üküsünü eyleme dökmeyi nasıl başarabiliyor? Ona kim destek veriyor?
Bilinen bir diğer gerçek de bu ayaklanmanın “öncüleri” arasında gerici milletvekillerinin olduğudur… Sanıyorum ki bir çok gerici için olduğu kadar Şeyh Said için de Osmanlının yıkılması(Emperyalizmin ve Feodalizmin kısmen de olsa Tarihin Çöplüğüne Gömülmesi) ve gericiliğin “ağır” bir yenilgi alması kendisinde büyük bir “hüsran” oluşturmuş ve Feodal yapının yeniden güç kazanması için (Kürtlerin ezilmişliğini de kullanarak) gerici bir ayaklanma başlatmıştır… Tabi ki kendi gibi diğer gericiler de ona destek vermişlerdir… Yani Şeyh Said, yeni kurulan Cumhuriyetin “Kürtleri Tanımamasına” karşılık Kürtleri gerici bir ayaklanmayla “şeriat”çı bir devletle ödüllendirmek istemiş… Bugün Kürt Halkının büyük bir kesiminin Şeyh Said'e değer vermesi ve haklılığı(!) tam da buradan kaynaklanmaktadır… Kürt Devleti kurma İsteği…
Şeyh Said, gerici bir kahraman mı, yoksa gericilerin bir Kahramanı mı?
Şanlı(!) bir tarihe sahip olmak sadece Türkler'e özgü olmamalı elbette… Kürtler de kendi allı-şanlı(!) tarihlerini ön plana çıkarmalıdır…
Eeee, böyle “Şanlı” tarihler ve böyle “kahraman” lar oldukça bize de onların önünde eğilip şapka çıkarmak düşer…
Yazar: burayakadar.org(Yürüyüş) |
|
|
|
|
|
|
|
|
Saat |
|
|
|
|
|
|
|
Reklam |
|
|
|
|
|
|
|
Add |
|
|
|
|
|
|
|
Adsense |
|
|
|
|
|
|
|
Reklam2 |
|
|
|
Bugün 20 ziyaretçi (23 klik) kişi burdaydı! |