AYDIN YILDIRIM
yildirim_aydin@hotmail.com
UNUTMADIK...
Otuzyedi can
Otuzyedi gül çatlamış susuzluktan sıvas’ın içinde
Döne döne semaha dönenler tutuştu önce
Sonra türküler
Sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin yanıbaşına...
KATLiAMDA HAYATINI KAYBEDENLER…
ASAF KOCAK ( 35) -Karikatürist
ASIM BEZiRCi (66)- 1928'de demiryolu işçisi Hamdi Bey'le ev kadını Refika Hanım'ın tek çocuğu olarak dünyaya gelen Asım Bezirci,üniversite yıllarinda sosyalizmle tanışır. Türkiye Sosyalist Partisine girer. Bezirci, 67 yıllık yaşamına, bir insan ömrüne esit uzunlukta 70 kitap sığdırdı.
AHMET ÖZYURT (21)
BELKIZ CAKIR (18) - 1975 yılında Ankara doğumlu Belkız Cakır ,umutlu olarak girdiği '93 yılı Üniversite sınavlarında İIdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nü kazandığgını öğrenemedi..!
EDiBE SULARi (40)- Davut Sulari Baba'nıin en büyük çocuğuydu. Tarihi Seyyitlerden, Seyyit Mahmut Hayrani'nin torunlarindandı.Bassel'de yaşadığı halde Türkiye'de yapılan bütün Bektaşi Kültür etkinlikleri ve Ehli-beyt Cemleri`ne, konferanslarina katılmayı ihmal etmezdi..
ERDAL AYRANCI (35) - Sair erdal Ayranci,1978 ODTÜ girişli. 12 Eylül askeri fasist darbesi pek çok insan gibi Erdal Ayranci yi da etkiler. Erdal Ayrancı, 1980-1983 yılları arasında Mamak, Ankara Kapalı, Niğde, Bor-Niğde cezaevleri'nde yatar. "Hatçe". Mahpusluk günlerindeki ilk şiiri 2.7.1981 tarihinde Mamak'ta son şiirini 20.03.1983'te Topçam'da yazar. Erdal Ayrancının 29.05.1982 tarihinde Nigde cezaevi'nde yazdığı şiirde Hatice'yi, Zeynep'i ve Sivas'taki akrepleri anlatir.
Şiir söyle; "Eğer Bir gün / Bir beyaz güvercin / Gelecekse ağzında bir mektupla / Ve silecekse gözlerimdeki hüznü / îsterim / Durmasın kanat çırpsın bana doğru / Birgün eğer bir tahliye kağıdı / Beni sana kavuşturacaksa / Gayri gelsin düşlenen günler / Ocakta kaynayan tencere / Beşikte bebek / tomurcuk tomurcuk / Filiz filiz hayat / Düşünsene ne güzel olurdu / Düşmansız yaşamak / Haydi boşver bunlara / Şimdi bunlar tatlı hayal / Eğer birgün sevgilim / Son verecekse hayatıma / Bir ses / isterim durmasın patlasın / Anlam bulacaksa kulaklarımda / Yalnız... / Düşerse kanımın bir damlası yere / Bilsinler ki / Orada kırmızı yediveren gülleri açacak / ve bülbüller ağıt yakacak ölüme / Korksunlar korksunlar artık / korksunlar alev çemberindeki akrep gibi / Çünkü ölümleri / Gül dikenlerinden olacak…
CARINA CUANNA(23)-Hollanadali gazetecI
GÜLSÜN KARABABA ( 25)- Pir Sultan Abdal Kültür etkinliklerinde, Divriği Kültür Derneği adına katılan dört genç kızdan biri de Gülsün Karababa....
HURiYE ÖZKAN (22) - Başarılı bir öğrencilikten sonra, Deneme Lisesi'ni birincilikle bitirir. Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'ne arkadaşı İnci Türk ile birlikte girer, birlikte bitirirler.
YESiM ÖZKAN (20)
MEMEKSE KAYA (17)
KORAY KAYA (12)-Yeşim Özkan, Yasemin, Asuman Sivri gibi Madımak'ta yakılan kardeşlerden.
MUHLiS AKARSU (45) -1948 yılında Sivas'ta doğdu. 1980'li yıllarda türkülerinden dolayı üç yıl cezaevinde yattı. Bektâşî ve Cem Cemaatlerinde yörenin Dede'lerden ve ozanlarından etkilendi. Akarsu, bağlamaya küçük yaşlarda başlar. Şiirler, deyişler ve nefesler kurarak yaşadığı toplumun kültürüne zenginlik kattı. 1960'lıi yıllarda dönemin etkili ozanları Ali İzzet, Mahzûnî Şerif, İIhsânî'lerin içerisinde yer aldı.
1980'li yılların başlarında Alevî Dedeleri'ni, çaldığı kısa kollu bağlamayı gündeme getiren halk müziğinin niteliğini yükselten Muhabbet Gurubu'nun (Arif Sağ, Muhlis Akarsu, Yavuz Top, Musa Eroğlu) oluşum fikri Akkarsu'dan çıkmıstır. Muhlis Akarsu, her yıl yapılan Hacı Bektaşi, Abdal Musa, Veli Baba, Pir Sultan vb. Alevî toplumunun kültürel etkinliklerine katılırdı. Akarsu `nun TRT repetuarlarında ellinin üstünde eseri vardır. Yüzden fazla 45'lik plak, 4 uzunçalar, 20 kadar ses kaseti bulunmaktadır.
MUHiBE AKARSU (35) - Muhlis Akarsu'nun Esi
ÖZLEM SAHiN (17) – NURCAN SAHiN (18) Amca çocukları...
MURAT GÜNDÜZ (22) Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi olan Murat, Pir Sultan Abdal Demeği'nin gençlik komisyonlarinda görev alıyordu..
SAiT METiN (23)Çankırı Meslek Yüksek Okulu mezunu.
SEHERGÜL ATES (30)1963 Ankara doğumlu olan Sehargül, Açık Öğretim Fakültesi öğrencisiydi...
UGUR KAYNAR (37)
SERPiL CANiK (19)1974 Ankara doğumlu olan Serpil Canik, Pir Sultan Abdal Semah Ekibi`nin en gençleri arasında yer alıyordu.
iNCi TÜRK (22)-1992 Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu olan Inci,. Altındağ Kültür Merkezi ile Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi`nde tiyatro çalışmalari içerisinde yer alıyordu..
BEHCET AYSAN ( 44) Toplumsal gerçekleri kırık ve duygulu bir tonla okuyucusuna ulaştıran Behçet Aysan, 1946 yılında Ankara'da dogdu. 1979'dan bu yana cesitli dergilerde siirleri yayinlanan Aysan'in siir kitaplarindan "Sesler ve Kuller" “Nadir Nadi” ödülü, "Karsi Gece" ve "Eylul" Ceyhun Atif Kansu Siir ödülü, "Deniz Feneri" Abdi Ipekci Dostluk ve Baris ödülü'nü aldı. Behçet Aysan, yaşamı boyunca katıldığı demokrasi mücadelesinin güçlüklerini bilinçle göğüsleyen bir şairdi. Yaşamının son döneminde Nükleer Savaşın önlenmesi için Hekimler Demeği'nde (NÜSHED) Yönetim Kurulu üyeliği yapan Aysan, Ankara Tabip Odası ilc Genel Sağlık - Iş Sendikası üyesiydi. Ayrica Edebiyatçılar Demegi'nin kuruluşuna da katılarak Genel Yönetim Kurulu'nda yer aldı.
HANDAN METiN (20) 1973 Divriği doğumlu, 1992 yılında, ODTÜ Eğitim Fakültesi Biyoloji Bölümü'ne girer..!
HASRET GÜLTEKiN (26) 1 Mayis 1971 yılında Sivas'ta dogdu. Alti yasinda saz calmaya basladı. 11-12 sahnede saz calan kucuk bir oznadı artik. Kadıkoy Anadolu Lisesi mezunu sanatci, 1980'li yillardan itibaren muzikle kendi uslubuyla agirlikli olarak yer aldı. Arif Sag, Muhlis Akarsu, Yavuz Top ve Musa Eroglu'na olan hayranlığıni gizlemiyor ve baglamasini onlar kadar ustaca kullaniyordu. "Nevroz" isimli Kürtce bir kasette yapti. Kürtce ezgileri enstrümantal olarak yorumlayan ender sanatcilardan biridir. Bu kasette 3 telli sazla gelistirilmis "celpe" ismini verdiği yeni bir yöntem gelistirmisti.
MUAMMER CiCEK (26)1967 yılında Tokat'ın Zile ilçesinde doğdu.1992 yılında Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Çehir ve Bölge Planlama Bölümünü bitirerek Şehir Planlamacısı olarak görev aldı.
MEHMET ATAY (25)1968 baharında, Divriği'nin gönderen Köyünde dünyaya gelen Mehmet Atay,üniversite yıllarından itibaren fotoğraf sanatına büyük bir tutkuyla bağlanır. Yaşamını, çektiği fotoğraf kareleriyle güzelleştirmeye calisiyordu..
NESiMi CiMEN (62) 1931 yılında Adana’nın Saimbeyli Kazası`nın Fatmakuylu Köyü’nde doğdu. 1941 yılında on yaşındayken ailesiyle birlikte Kayseri’nin Sarız kasabasına bağlı İncemağara Köyü’ne göçtü. Oniki yaşında heveslenerek cura çalmaya başladı. Bulunduğu ortamda Alevi deyişlerini öğrendi ve çevresinde, kendine özgü yorumlarıyla ilgi gördü. O günden ölümüne kadar curasını elinden bırakmadı, Cimen,Curasıyla birlikte iki Temmuz 1993’te Sivas’ta yandı. Yoksul bir Kürt aileden gelen Cimen. daha çocuk yaşta hayatını çalışarak kazanmaya başlar.Daha sonralari yeni kurulan Türkiye İşçi Partisi ile tanıştı ve bu partiye üye oldu. TİP’in düzenlediği bir çok gecede kendi demelerini ve Alevi deyişlerini çalıp söyledi. 1984’ten 1987 yılına kadar İsveç’te yaşadıktan sonra, orada oturma hakkı olmasına rağmen ülkesine döndü.Türkiye’de eserlerini yayınlamak isteyen Cimen, „acılarımı dile getireyim“ dediği eserleri zaman geçmeden yayınlanır. Nesimi Cimen eserleriyle sevenlerine ulaşır.
GÜLENDAR AKCA (25) Divriği`nin Şahin Köyü`nden Ankara'ya uzanan,2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Madımak Otelinde sona eren 25 yıllık bir hayat Gülender Akça'nıin hayatı. Gülender Akça'nın toplumsal kimliğini en iyi anlatan sözler de Ağabeyinin sözleri olmalı: " Herşeyden önce insana insanca muamele edilmeyen, hak ettiği değeri verilmeyen baskının, zulmün, işkencenin, irticanın yoğun olduğu bir dönemde yaşadı. Bu nedenle haksızlığa, zulme, irticaya karşı insan haklarından, demokrasiden, laik düşünceden yana tavıir koydu. Bu anlamda duyarlı bir toplum yaratma çabasında kardeşçe, insanca yaşamak için, insan olmanın onuru ile yaşamak isteyen milyonlarca insandan biri olmak için çaba sarfetti..
METiN ALTIOK (52) Kendini şiire adamıştı. Şair olmanın günün tehlikesini bir sis çanı gibi duyurmak olduğunu vurgulayan bir şair Altiok 13 Ocak 1991 tarihinde “Cemal Süreya Şiir Ödülünü” aldığı gün, "Ben hayatla tam anlamiyla karsi karsiyayim. Aydın olmak muhalif olmayi gerektirir. Aydın karsi koyan insandır, kafa sallayan insan degildir," diyordu..
YASEMiN(17) - ASUMAN SiVRi(16) KARDESLER 1991 yılı ortalarinda, Pir Sultan Abdal Derneği'nin kültürel çalıişmalarina katılıyor ve kısa sürede semah topluluğuna girerler. Asuman Sivri, özverili çalıişmasının karşılığını alarak, Semah hocalığına yükseliyor.AsumanSivri , 1992 yıilıinda Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne girer.
MURAT GÜNES (22)
AHMET ÖZTÜRK ( 21)
KENAN YILMAZ (21)
AHMET ALAN (22)
SERKAN DOGAN (19)
Salman Rüsdi isimli yazarin „Seytan`in Ayetleri“adli kitabi Aziz Nesin tarafindan Türkceye cevrildiğinde dindar ve gerici cevreler tüm ülke genelinde bu kitaba yönelik protesto gösterileri yaparlar. Istanbul,Ankara,Konya,Bursa ve diger illerde yapilan gösterilerin aynisi Aziz Nesin `in Sivas`a geldiği günlerde Sivas ta da yapilir.
Ancak o günlerde Pir Sultan Abdal i anma etkinliklerinin olmasi ve Aziz Nesin in de bu etkinlik nedeniyle ,Sivas Valisi nin özel davetlisi olarak ,bu kente gelmis olmasi gösterilere ayri bir anlam yüklenmesine vesile olur.
Ilk olarak ,IHA haber ajansinin TV`ler yansiyan ve belleklere kazinan görüntülerinde,atese verilen bir bina ve bu sirada binanin önünde“insanlar”in yanmasini, büyük bir zevkle izleyen kontolsuz,saldırgan,gözü dönmüs bir güruh vardır.
1-4 Temmuz 1993’te, Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin dördüncüsü düzenlenecektir. Bilindiği gibi Pir Sultan Abdal, tüm ezilenlere, demokrasi ve özgürlük yanlısı olan herkese mal olmuş bir simgedir. Pir Sultan’ın bu özelliğinden hareket eden Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticileri, etkinlikleri demokrasi ve özgürlük yanlısı kesimlerin temsilcileriyle ortaklaşa yapma kararı alır ve bu amaçla, çeşitli demokratik kitle örgütlerine, yazarlara, ozanlara, sanatçılara çağrı yaparlar.
30 Haziran 1993 akşamı, ozanlar, yazarlar ve sanatçılardan oluşan yüzlerce kişi otobüslerle Ankara’dan Sivas’a hareket eder. Sivas halkı, konuklarını coşkuyla karşılar...
1 Temmuz gününün programı oldukça yoğundur. Sivas Kültür Merkezi’nin Konferans Salonu tıklım tıklımdır. İzleyicilerin çoğunluğu ayaktadır. Salonun içindekiler kadar bir topluluk da dışarıda kalmıştır. Saygı duruşundan sonra, PSAKD’nin Genel Başkanı Murtaza Demir bir açıliş konuşması yapar. Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in konuşmasından sonra Yazar Aziz Nesin sözü alir.
Saat 17.00’de Kültür Merkezi’nde Hasret Gültekin’ in dinletisinden sonra, “Çağların Pir Sultanlarından Günümüz Pir Sultanlarına“ başlığıyla düzenlenen panel başlar. Yazar - Gazeteci Sami Karaören’in yönettiği panele, Asım Bezirci, Prof. Dr. Afşar Timuçin, Aydın Çubukçu ve Hüseyin Gülkanat panelist olarak katılirlar.
Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin birinci günü, halkın ilgisi ve coşkusuyla noktalandı. Etkinlikleri izleyen Sivaslılar, kent dışından gelenleri evlerine konuk etme yarışına girmişlerdir. Konukların bir kısmı evlere dağılırken, bir kısım konuk da otellerde kalmayı yeğlemiştir.
2 Temmuz günü programı saat 10.00’da başlar. Şenlik ekipleri, bir gün önceki yoğun çalışmaya aldırmadan, günün etkinliklerinin daha başarılı ve coşkulu geçmesi için hazırlıklarını tamamlamaya çalışırlar.
Saat 14.00’deki Kültür Merkezi’nde Arif Sağ’ın dinletisinden sonra, “Medya ve Emperyalizm” paneli yapılacaktı. Hasan Uysal’ın yöneteceği panele, Sami Karaören, Raif Türk, Şükrü Günbulut, Mustafa Yalçıner ve Soner Doğan da panelist olarak katılacaktı. Kültür Merkezi’nde 1500 kadar izleyici bulunuyordu.
Bu çalışmalar sürdürülürken, bazı cami önlerinde ve yakınlarında birtakım gruplaşmalar görüldüğü ve bir saldırı olabileceği haberi fısıltı halinde kulaktan kulaga yayılıyordu.
PSAKD’nin Sivas’taki etkinliklerine yönelik saldırı, anlık bir tepkinin ürünü değildir. Bu saldırının planlı bir hazırlık süreci sonrası başlatıldığı olaylardan sonra ortaya çıkmıştır. Irkçı-şeriatçı örgütler, Malatya, Kahramanmaraş, Elazığ, Çorum, Tokat, Kayseri gibi çevre illerdeki deneyimli militanlarını Sivas’a taşımışlar ve militanlar, Belediye’nin ve dini vakıfların yurtlarında konuk edilmişlerdir. Bu hazırlıklara ek olarak Sivas halkının dini duygularını tahrik amacıyla bildiri dağıtılmış ve camilerde dar kadrolu toplantılar yapılmıştır.
Saldırı ve katliamdan iki gün önce dağıtılan bildirilerden biri şöyledir:
“MÜSLÜMAN KAMUOYUNA
“Bismillâhirrahmânirrahim
“Peygamber, mü’minlere kendi canlarından ileridir. Onun hanımları da mü’minlerin analarıdır.” (Ahzâb:6)
“Mü’minlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü (S.A.V.)’ne ve O’nun temiz zevcelerine, Allah’ın beytine (Kâbe’ye) ve kitab’ı Kur’an’a alçakça küfredilmekte ve mü’minlerin izzet ve namuslarına saldırılmaktadır.
“Dünyanın bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan emperyalist kâfirler, dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadırlar. Bunun başını ise satılmış, mürted Salman Rüşdi köpeği çekmektedir.
“Bu şeytanî oyunlara karşı, izzetli ve duyarlı Müslümanlar yiğitçe mücadele ortaya koyarak, bu uğurda canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.
Bu iğrenç oyunların bir uzantısı olarak ülkemizde de; AYDINLIK gazetesi denilen bir paçavrada, mel’un Rüşdi’nin figüranlığına soyunan, dünya emperyalizminin gönüllü uşağı Aziz Nesin, aynı şekilde, Kur’an’ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Hazret-i Peygamber (S.A.V.)’in aile hayatını (hâşâ) bir genelev ortamına benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına (hâşâ) fahişe deme cür’etinde bulunmuştur. Bu olay, dünyanın değişik yerlerinde kâfir devletler tarafından dahi kabul görmezken, basımına müsaade edilmezken, ne yazık ki laik ve ikiyüzlü T.C. Devleti tarafından yayımlanmasına izin verilmiş, ayrıca bunu kabullenmeyip protesto eden izzetli Müslümanlar, devletin polis ve jandarması tarafından coplanmış, kurşunlanmış, bir kısmı da hapishanelere atılmıştır. “Salman Rüşdi köpeği Müslümanlar’ın çok az olduğu kâfir bir ülkede korkudan sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlar’la alay edercesine gezebilmektedir
.
“Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:
“İslâmın Peygamberi’ni ve kitab’ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır.
“Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.
“Gün, Allah (C.C.)’ın vahyi Kur’an-ı Kerim’e, Allah’ın meleklerine, Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed (S.A.V.)’e, O’nun ailesine ve ashabına yöneltilen çirkin küfürlerin hesabının sorulması günüdür.
“‘İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.’ (Nisa:76)
“Galip gelecek olanlar, şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır.
Saldırı ve katliam gecesi 1 Temmuz akşamı da başka bir bildiri evlere dağıtılır:
“Halkımıza Çağrı;
“Müslüman halkın yaşadığı bu ülkede, İslam için binlerce şehit verilmiş bu topraklarda, bir kesim tarafından, ‘basın özgürlüğü, düşünce hürriyeti’ adı altında, Müslümanlar’ın kutsal değerlerine sözlü veya yazılı olarak kimse saldıramaz.
“Biz Müslümanlar, canımız pahasına da olsa, bu değerlerimizi korumakta kararlıyız.
“Müslüman halkımızdan bu konularda duyarlı olup, İslam’ın değer yargılarını alaya alanlara izin vermemelerini, ne pahasına olursa olsun bunu engellemeyi dini bir görev olarak bilmelerini, bu alçaklar karşısında susulduğunda, yarın mahşerde Allah’a nasıl hesap vereceğimizi düşünmelerini istiyoruz.
“ ‘Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeyi gerekir. O’nun eşleri, onların anneleridir...’ (Ahzâb Suresi, Ayet: 6)
“ ‘Ve kâfirlerin hesapları varsa, Allah’ın da bir hesabı vardır. Allah hesabı çabuk görendir.’ (Enfal Suresi, Ayet : 30)
“ ‘Kâfirler istemese de, Allah nurunu tamamlayacaktır.’ (Saff Suresi , Ayet:8)
“Not: Bu yazıyı okuyan, Allah rızası için çoğaltarak dağıtsın.
MÜSLÜMANLAR”
Etkinliklerin ikinci günü, Sivas’taki sağ eğilimli yerel basında (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat,Yeni Ülke,Taraf) halkı tahrik edici başlıklara bezenmiş haberler çıkar. Saldırıya geçmek için koşullar yeterince olgunlaşmistir. 2 Temmuz günü, camiler tıklım tıklım dolar.
2 Temmuz Cuma günü, saat 13.30’da saldırı başlatılirken, değişik camilerden akın akın insan, şenliğin yapildığı Kültür Merkezi`nin önünde toplanir, taş ve sopalarla Kültür Merkezi`ne saldırirlar.
“Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak, Şeriat gelecek, batıl zail olacak“ sloganları atan gruplar, Kültür Merkezi’nde bulunan 1500 kişinin üzerine saldırır. Ancak, etkinlikleri izlemekte olanların direnişleriyle karşılaşan ve sayıca az olan saldırganlar, geri çekilmek zorunda kalır. Saldırganlara sürekli olarak yeni katılımlar olmaktadır. Çeşitli camilerden çıkanlar, koşarak saldırganlara katılmaktadır. Kalabalık gruplar, Kültür Merkezi’ne bir kez daha saldırırlar. İzleyiciler ve görevliler bir yandan saldırıya karşı barikat kurarak direniyor; öte yandan da içerideki insanları boşaltmaya ve arabalarla başka yerlere göndermeye çalışıyorlardı. Olay yerinde yeteri sayıda güvenlik gücü yoktur. Olanlar da saldırıyı engelleyecek güçte değillerdir.
Nihayet, Kültür Merkezi boşaltılir ve saldırıya uğrayanlar güvenli bölgelere gönderilir. Bu arada, yeni katılımlarla saldırganların sayısı onbine yaklaşmıştır. Saldırgan güruh, isteğine ulaşamamanın verdiği hırsla Kültür Merkezi’nden Valiliğe yönelir.Valilik önünde toplanan binlerce saldırgan, “Şerefsiz vali istifa, Sivas size mezar olacak, Şeriat gelecek, zulüm bitecek, Yaşaşın şeriat, Muhammed’in ordusu kafirlerin korkusu, Yaşasın Hizbullah, kahrolsun laiklik...” sloganlarıyla binayı taşa tutarlar...
Saldırgan fasist ve gerici grubun bir kolu, yeni dikilen “Halk Ozanları Heykeli”ne yönelip,heykeli kazma ve balyozla parçalayarak sürüklemeye başlar. Bu arada, kimi saldırganların dişlerini heykele geçirmeye çalıştığı görülür. Diğer bir grup da, Kongre Müzesi`nin yanında bulunan Atatürk heykeline saldırdırarak yere düşürdükleri Atatürk heykelini de sürüklemeye başlar.
Saldırganların sayısı 15 bine yaklaştiginda Şeriat istemlerini ve sloganlarını haykırarak,konukların kaldığı Madımak Oteli’ne yönelirler. Otelde, kent dışından gelmiş ve çoğunluğu yazar, ozan ve sanatçı yaklaşık 150 kişi bulunuyordu. Saldırı üzerine, güvenliğin daha kolay sağlanacağı düşüncesiyle otele gelmiş insanlar tedirgin oldular. Otelin önünde az sayıda polis vardı ve saldırganlara, “Dağılın, yapmayın” demekten öte bir müdahalede bulunulmadı.
Otelde bulunanlar, tehlikenin farkindaydılar. Telefonla Sivas Valisi’ni, Emniyet Müdürünü ve diğer yetkilileri arayarak önlemlerin arttırılmasını istediler. Bununla da yetinmediler, telefonla Ankara’da bulunan Başbakan`ı, Başbakan Yardımcısı`nı, İçişleri Bakanı’nı, Parti Liderlerini ve Milletvekillerini aradılar. Oteldekiler arasında olan halk ozanı, 1987-1991 dönemi SHP milletvekilli Arif Sağ da, telefon başından ayrılmıyor, Ankara’da SHP milletvekili Cevdet Selvi’yi, Bakan Seyfi Oktay’ı, İstanbul eski belediye başkanı Nurettin Sözen’ i arayarak saldırıyi anlatıyor, bir an önce önlem alınmasını istiyordu. Otelde bulunan Aziz Nesin de SHP Genel Baskani ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltay’la görüşerek can güvenliklerinin sağlanmasını istiyordu. Ulaşılan her yetkili, “Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır” yanıtını veriyordu.
Saldırganların amacını sezinleyen Sivas Valisi Ahmet Karabilgin de saat 14.30’da Başbakanı ve İçişleri Bakanı’nı telefonla arayarak bilgi verir. Saldırının giderek bir katliama dönüşeceğini gören Sivas Valisi, çok tedirgin olur ve Ankara’yla telefon irtibatını hiç kesmez. Saat 14.40’da yeniden İçişleri Bakanı’nı ve müşteşarını arar, saldırının artık bir katliama dönüşmekte olduğunu bildirir. Vali,Saat 18.45’te Başbakanı ve İçişleri Bakanı’nı tekrar arar ve mutlaka yardım edilmesi gerektiğini bildirir. Çevre illerden de yardım istenmektedir.
Sivas Valisi’nin bunca çabalarının ve görüşmelerinin sonucunda, Tokat Emniyet Müdürlüğü’nden 20 polis; Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nden 31 Polis, Jandarma Komutanlığı’ndan 20 Jandarma olmak üzere 71 güvenlik görevlisi gelmiştir. Sivas Tugay Komutanı 6 bin kişilik asker mevcudundan yalnızca 30-40 acemi er göndermiştir. Askerler saldırganların arkasında bir yerde nöbet tutarcasına bekletilir. Bir ara Tugay Komutanı da olay yerine gelir ve sağa sola bir göz attıktan sonra ayrılır.
Otel’de bulunanların Ankara’daki yetkililerle yaptığı telefon görüşmeleri ve önlem istemleri de dikkate alınmamıştır. Bu girişimler ve devletin duyarsızlığı değerlendirildiğinde, saldırganların devlet tarafindan korunduğu tartışması gündeme gelmektedir.
Madımak Oteli’ne sığınmış yüzlerce kişi, pencerelerden saldırganların oteli yakmaya çalıştığını izlemekte, korku içinde beklemektedir.
Karanlık çökmüş, elektrikler de kesilmiştir. Saldırganlardan kimileri, otelin önündeki arabaları ters çevirerek ateşe vermekte, kimisi de bidonlarla benzin taşıyarak otelin içine atmaktadır. Alevler, otelin giriş ve alt katlarını sarmaya başlamıştır. Sivas İtfaiyesi gecikmeli de olsa yangın yerine gelmiş, ancak saldırganlar itfaiyenin çalışmasını engeller. Hortumlar kesilir, araba lastiklerinin havası boşaltılır.
Saclarim tutstu önce
Gözlerim yandı kavruldu
Bir avuc kül oluverdim
Külüm havaya savruldu
Yangın oteli tamamen sarar. Umutla kurtarılmayı bekleyenlerin umudu tükenmeye başlamıştır artik.Yangın bütün oteli sarmıştır. Cinnet halindeki kalabalık, ölüm haberlerini beklemektedir. Dışarıda gözlerini kan bürümüş fasist katiller, otelden gelen yanmış insan eti kokusunu ciğerlerine çekerken, Ankara’daki bakanlar ve yetkililer de kokteyllerde kadeh kaldırıyorlardı…
not:sayfanın solunda devamı mevcuttur...